top of page
Prof. Dr_edited.jpg

Prof. Dr. Süha Özkan

Architecture / ODTÜ
Architect, architectural critic, theorist, writer and lecturer.
Founder of Bodrum Architecture Library.

salten fish

 FOR SELÇUK....

Tüm yaÅŸamını izleyip, kır kaynaklı ezgilerini ve ÅŸiirsel güftelerini hayranlıkla dinlediÄŸimiz, bizim neslin savaÅŸ karşıtı, sevgi dolu idolü, Bob Dylan (d.1941) 1959’dan bu yana ÅŸarkı yazıp söylemiÅŸ, ancak 2016 yılında Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmüÅŸtü. 1974 yılında “Kovalar dolusu yaÄŸmur,” ile sevdiÄŸini yönlendirirken “YapabileceÄŸin, gereÄŸini yapmak. Sen de gerekeni yap.  Hem de çok iyi yap,” diyerek, ÅŸarkısına sevdiÄŸinin yaÅŸam savaşını yönlendiren bir özdeyiÅŸ yerleÅŸtirmiÅŸti. Konumuz güzel bir ömrü, yapabildiklerini, en iyi yapmaya adamış bir meslek adamı: Selçuk Alten.


ÖÄŸrenciliÄŸinde herkesi hayran bırakan çizgileri ve desenleri ile sivrilmiÅŸ. Mezun olunca, kendisine yapı üretimi sürecini seçmiÅŸ ve en yetkin kuruluÅŸlarda, tam anlamı ile uluslararası düzeyde iÅŸler baÅŸarmış bir mimar. EdindiÄŸi deneyimleri sürekli olarak paylaÅŸmış, sadece olaÄŸanüstü belgelemeleri ile deÄŸil tüm yapı üretimi kesimini yazdığı kitaplarla paylaÅŸmış cömert bir teknokrat ve yetkileri aldığında da hem üstün düzeyle bir öÄŸretici hem de takdir edilip sevilen bir patron. YaÅŸamını bir mimarın en çok zorlandığı, “Bugün yaptığını yarın gör. Öteki gün kullansınlar,” sorumluluÄŸu içinde birçok deÄŸiÅŸik ortam ve ülkede hayata geçirdiÄŸi yapılarla bütünleÅŸerek geçirmiÅŸ bir yetenek.

 

Selçuk, bir bakıma eski zaman yetenekleri olan doktorlar ya da askerler gibi, meslek sorumluluÄŸunun yanında ona koÅŸut olarak, araÅŸtırma ilgisini ve sanat yeteneÄŸini sürdürmüÅŸ bir sanatçı, araÅŸtırmacı, düÅŸünür. ÇocukluÄŸu ve gençliÄŸinin geçtiÄŸi Sığacık’la (Gerraiidai) baÄŸlarını hiç kopartmamış, oradaki mahalle arkadaÅŸları ile birlikte olgunlaÅŸtığı gibi, farklı ortamlarda yetiÅŸtikleri halde, oraya ve onlara olan sevgisini canlı tutmuÅŸ, sonunda üstün nitelikli bir kitapla ölümsüzleÅŸtirip yöreye bağışlamış sadık bir Ege tutkunu. Üç buçuk metrelik teknesi ile, bir öÄŸlen, 5-6 kiÅŸiyi besleyip, bir o kadar da balığı eve götüren, gıpta edilen, ama bu becerisi ile hiç böbürlenmeyen yetkin bir balıkçı. Bizim yorumumuz onun balık tuttuÄŸu deÄŸil, kendisi o kadar sevecen ki balıkların ona geldiÄŸi yönünde olageldi.

 

Resimleri, ne biz mimarlar olarak, büyük bir zevkle yapageldiÄŸimiz iki boyutlu soyutlamalar, ne de üç boyutlu mekân algıları olmakta. Onlar içine girip yakınlaÅŸtıkça zenginleÅŸen bir imgeler arayıp bulma eylemi. Bitmeyen bir izlenim, belki de bir oyun, içinde sınırsız ve sonsuz bir algı yönetimi var. Her çerçeve deÄŸerli tarihi bir minyatürün içinde dolaşıp kaybolarak, o ortamda var olmak deneyimi.

 

Odaklaşıp girdiÄŸinizde meraklı gözler, bir ÅŸeyler söylemek isteyen dudaklar, muzip kuÅŸlar, afacan balıklar, dingin selvi aÄŸaçları, akıp giden yelkenliler, bereketli buÄŸday baÅŸakları ve en güzeli dramatik çehreler bulursunuz. Her resim yoÄŸunlaÅŸtığınızda Selçuk’un iç dünyasına açılan bir pencere gibi…

bottom of page